Eski Ahit Tahrif Oldu mu?
Şüpheciler, Müslümanlar, Mormonlar ve diğer gruplar tarafından sorulan sorulardan biri de, Eski Ahit’in değiştirilip değiştirilmediği hakkındadır. Kısaca cevap vermek gerekirse, “hayır.” Bunu nasıl biliyoruz? Eski Ahit’in nasıl korunduğunu bilmek için birçok yol vardır. Bunlara el yazması sayısı, kopyalama süreci, Ölü Deniz tomarları ve İsa’nın tanıklığı dahildir.
Eski Ahit El Yazmalarının Sayısı
Eski Ahit’in tarihsel metinlerine bakmanın en iyi yolu, diğer tarihsel kitapların eskiliği ile karşılaştırmaktır. Arkeologların bulgularına göre, birçok tarihsel eserde, orijinal metinleriyle ilk kopyaları arasında bin yıl kadar zaman aralığı vardır. Örneğin, Romalı tarihçi Tacitus’un ilk kopyaları M.S. 1100 yılına aittir ve yalnızca 20 kopyası vardır. Tacitus, çalışmalarını M.S. 100 yıllarında yazmıştır. Yalnızca 20 kopya ve orijinali ile arasında 1000 yıl kadar zaman aralığı olmasına rağmen, birçok tarihçi, Tacitus’un yazdıklaından şüphe etmiyor.
Karşılaştırdığımızda, Eski Ahit’in ilk kopyası (M.Ö. 250 yılına aittir), orijinal kitabın yazılmasından 150 yıl sonraya denk geliyor (ör. Malaki kitabı M.Ö. 400 yılına aittir). Ayrıca, Eski Ahit’tin 10,000 tane el yazması da mevcüttur.
Eski Metinlerin Kopyalanma Yöntemi
Eski zamanlarda fotokopi makineleri yoktu ve Kutsal Kitap, ellle kopyalama yoluyla muhafaza edilmiştir. Kutsal Metinlerin bir bölümü Yahudi din bilginleri tarafından yazı derilerine yazıldı. M.Ö. 100 yılına doğru bu din bilginleri papirüs veya Eski Ahit kağıtlarını kullanmaya başladılar. Kutsal Kitap’ı kopyalayan Yahudiler, kopyalama sırasında çok büyük hassasiyetle çalıştılar. Gerçek şu ki, kopya ile orijinal metin arasında en ufak bir hata bulunsaydı, kopyayı yakıyorlardı.
Ölü Deniz Parşömenleri ve Eski Ahit’in Yaşı
Din bilginleri çok hassas bir biçimde kopyaladılarsa ve en ufak bir hatada kopyayı yaktılarsa bile, kopyalamış oldukları şeylerin metinsel açıdan doğru olduklarına dair ne gibi bir kanıt gösterebiliriz? Bunu öğrenmemiz için Ölü Deniz parşömenlerini incelemeliyiz.
1948 yılına dek, Eski Ahit kitaplarının en erken tarihi M.S. 900 ila M.S. 1000 yılına dayanmaktaydı. Ne var ki, 1947 yılında birkaç Bedevi çoban İsrail’deki Ölü Deniz tepesinin yakasında kayıp koyunlarını arıyorlardı. Çobanlardan biri mağaranın içine bir taş attı ve testi kırılma sesi duydu.
O, attığı taşın çağdaş dünyamızdaki en büyük arkeolojik bulgulardan birinin keşfine neden olacağını bilmiyordu. [1] Uzmanların keşfettiği yalnızca bir değil, on bir tane mağaraydı. Birkaç el yazması yerine, uzmanlar, Esseniler topluluğunun kütüphanesini keşfettiler; bunlara Eski Ahit’in değişik kitapları, Eski Ahit kitaplarının yorumları ve diğer Kutsal Kitap hakkında olan yazılar bulunmuştur.
Bulunan yazılarda, Ester kitabı hariç Eski Ahit’in her bir kitabı bulunmuştur. Muhtemelen en ilginç keşif, Yeşaya kitabının parşömeninin keşfidir. Uzmanlar, bulunan Yeşaya kitabının parşömenini, Yeşya kitabının ilk kopyalarıyla (M.S. 900 – 1000) karşılaştırdıklarında, aralarında metinsel olarak yalnızca 13 tane farklılık buldular. İsa’nın çekeceği acıları ve ölümünü önceden bildiren Yeşaya 53.bölüm hakkında ise, bütün bölümde yalnızca tek bir fark buldular: o da, Yeşaya 53:11’de “ışık” kelimesinin muhtemelen olabileceğidir.
İsa ve Eski Ahit’in Yetkisi
Bununla birlikte, İsa, Eski Ahit’in genel yetkisini (Matta 4:4, 7, 10), doktrinsel yetkisini (Matta 22:29), bozulmazlığını (Matta 5:18), tarihsel güvenirliliğini (Matta 12:40), bilimsel güvenirliliğini (Markos 13:19), gerçekliliğini (Yuhanna 17:17) ve Eski Ahit’e ait olan kitap sayısını (Matta 23:35; Luka 24:47) doğrulamıştır.[2] Aslında İsa, Eski Ahit’in gerçekliliğini ve tutarlılığını her fırsatta doğrulamıştır. Eski Ahit’in İsa’nın yaşadığı devirde nasıl olduğunu bildiğimize göre, İsa’nın şu an günümüzde kullandığımız Eski Ahit’i doğruladığını biliyoruz.
İsa’ya niçin güvenelim?
İsa’nın tanıklığı, O’nun eşsiz iddiaları nedeniyle önemlidir. İsa’nın öğretileri O’nun mucizevi dirilişine dayanmaktadır (Matta 12:39-40; Yuhanna 2:19-21). İsa ölümden dirilmişse, öğrettikleri de doğrudur. Eğer İsa ölümden dirilmemişse, o halde söylediklerinin de hiçbir önemi yoktur. Bununla beraber, İsa’nın ölümden dirildiğine, çarmıha gerildiğine, gömüldüğüne, mezarının gerçekten boş olduğuna, diriliş sonrası insanlara göründüğüne, Hristiyan inancının kökenine, havarilerin değişimine ve şüphecilerin açık bir biçimde duyurduklarına, dindar Yahudiler tarafından ilk kilisenin Pazar günleri tapındığına dair birçok sağlam kanıtlar bulunmaktadır. Tüm bu temel tarihsel gerçeklerin açıklanmayı hak ediyor. Başka hiçbir teori yukarıdaki gerçekleri açıklayamadığına göre, en iyi açıklama İsa’nın dirilişidir. İsa ölümden dirildiğine göre, O’nun Eski Ahit’in güvenirliliği ve tutarlılığı hakkındaki tanıklığı da doğrudur.
Kaynaklar
- Norman Geisler, How we got our Bible, DVD, International Legacy’de bulunur.
[1] Bu söz, belki de 20.yüzyılın en büyük arkeologu olan William F. Albright tarafından söylenmiştir.
[2] Daha fazla bilgi için: http://www.carm.org/questions/about-jesus/what-did-jesus-teach-about-old-testament.