Hristiyan inanç savunmasının bu türü, varsayımları[1] ele alır. Hristiyan varsayımcılığı, Tanrı’nın var olduğunu varsayarak Hristiyan teizmini[2] kanıtlamak için o bakış açısıyla tartışmaktadır. Bu görüş aynı zamanda Hristiyan Kutsal Yazıları’nın gerçekliliğini varsaymakta ve Müjde’nin insanların hayatını değiştirebilme gücüne sahip olduğu gerçeğine dayanmaktadır (Romalılar 1:16). Kutsal Yazıları okuyarak, imanlı olmayan birinin günahlı bir zinhi olduğunu (Romalılar 1:18-32) ve ruhsal şeyleri anlayamadığını görebiliriz (1.Korintliler 2:14). Yani, kanıt ne kadar inandırıcı olursa olsun ya da ne kadar iyi mantık kullanılırsa kullanılsın, imanlı olmayan kişinin düşmüş doğası onun gerçeği algılamasını engelleyeceğinden dolayı, o kişi imana gelemez. Onu kesin bir şekilde değiştirebilecek şey, yeniden doğmaktır. Bu amaçla, varsayımcılar kişinin varsayımlarını Kutsal Kitap’a uygunlaştırmak için o varsayımları değiştirmek istiyorlar.
Kişinin varsayımlarının, Tanrı konusunda ve Hristiyanlığın doğruluğu hakkında konuşurken çok önemli olduğunu anladım. Kişinin felsefik ve varsayımcılık konusunda ne düşündüğünü bilmek ve Hristiyanlığı onunla daha iyi tartışabilmek için, her zaman teşhis soruları sorarım. Bu, dikkat edilmesi gerek çok önemli bir noktadır, çünkü bir kişinin varsayımları onun gerçekleri yorumlamasını yönetecektir. Lütfen, aşağıdaki diyalogu gerçek bir örnek olarak okuyun ve bunun nasıl olduğunu görün.
Allen: Ben ateist ve evrimciyim. Bana Tanrı’nın olduğunu kanıtlayın.
Paul: Senin varsayımlarından dolayı, bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
Allen: Neden?
Paul: Çünkü sizin varsayımlarınız, benim Tanrı’nın var olduğuna dair olan kanıtları önyargısız olarak incelemenize engel olacaktır.
Allen: Bunun nedeni, Tanrı’nın var olduğuna dair hiçbir kanıtın olmamasıdır.
Paul: Gördünüz mü? Bakın. Benim söylediğimi kanıtladınız.
Allen: Nasıl?
Paul: Sizin varsayımınıza göre, Tanrı yoktur; bu nedenle, ben O’nun var olduğuna ilişkin nasıl bir kanıt getirirsem getireyim, siz onu kendi varsayımlarınıza uygun olarak yorumlayacaksınız: yani, Tanrı’nın var olmadığı varsayımına göre. Eğer Tanrı’nın yeryüzüne geldiğini gösteren bir videom bile olsa, siz onun bir video efekti olduğunu söylersiniz. Eğer size, O’nu gördüğünü söyleyen binlerce şahit getirsem, siz onların hepsinin histeri olduğunu söylersiniz. Eğer Eski Ahit’teki peygamberliklerin Yeni Ahit’te gerçekştiklerini söylesem, siz onların sahte olduklarını, tarih yanlışı yapıldığını ya da gerçek peygamberlikler olmadıklarını söylersiniz. Yani, sizin varsayımlarınız engel oldukları için, ben size hiçbirşey kanıtlayamam. Bu sınırlıdır.
Allen: Bu sınırlı değildir.
Paul: Evet, sınırlıdır. Sizin varsayımlarınız Tanrı’nın var olduğunu kanıtlarla bilmenize engel oluyor – O’nun var olduğuna ilişkin gerçekçi kanıtlar vardı. Bunu görmüyor musunuz? Eğer ben inkâr edilemez bir kanıt vermiş OLSAYDIM, sizin varsayımlarınız, onu sürekli olarak kendi varsayımınıza uygun biçimde yorumlamanızı sağlayarak, sizi o kanıtı görmenizi engelleyecekti.
Allen: Sizi anlıyorum, ancak ben ikna olmaya açığım, eğer ikna edebilirseniz.
Paul: O zaman size, Tanrı’nın var olduğunu kabul etmen için nasıl bir kanıt istediğinizi sormalıyım. Ben sizin varsayımlarınızı görüp onlarla veya onlara karşı gelmeliyim.
Varsayımsal inanç savunmasının Klasik inanç savunmasından olan farkı, “varsayımsal inanç savunmasının Tanrı’nın varlığına ilişkin geleneksel kanıtlarının geçerliliğini reddetmesidir”.[3] Gerçek bir varsayımcı, kişinin dünya görüşünü ele alır ve kişinin gerçekleri nasıl kabul ettiğine dair temeli değiştirmeye çalışır.
Bu görüşü destekleyenler arasında Cornelius Van Til, Abraham Kuyper, Greg Bahnsen, John Frame vb. vardır.
[1] Varsayım, bir şeyin öyle olduğuna farzetme gözüyle bakmaktır.
[2] Teizm, Tanrı’nın var olduğu ve dünyada etkin olduğu inancıdır.
[3] Geisler, Baker’s Encyclopedia of Christian Apologetics, sayfa 607.